sen her gece rüyalarımda...  

Posted by Genç in ,


Senden ayrı geçen günler
Ha bugün, ha yarın biter
Omzumda bunca yük varken
Sırtımda bunca yük varken
Biri iner, biri biner
Sen her gece rüyalarımda
Gelip bana ağlıyorsun
Kim bilir beni kimlerden
Sorup haber alıyorsun
Ne haldeyim biliyormusun?
Hava nasıl oralarda, üşüyor musun?
Kar yağıyor, saçlarıma bilmiyor musun?
Bildiğim pek çok doğru var
Gittiğim bir tek yolum var
Şu yürekte kaç yangın var?
Biri söner, biri yanar
Sen her gece rüyalarımda
Gelip bana ağlıyorsun
Bense bir türkü tutturdum
Gece gündüz söylüyorum
Duyup beni diliyormusun?
Hava nasıl oralarda, üşüyor musun?
Kar yağıyor, saçlarıma bilmiyor musun?

deniz koydum adını  

Posted by Genç

Metin & Kemal Kahraman kardeşlerin en sevdiğim şarkısıdır. Şarkıyı dinlemek için yazının sonundaki olaya tıklamanız yeterli.

DENİZ KOYDUM ADINI
Nerde kendini bilmez çocuklar
Bir sabah öylece çekip gittiler
Çınladı alkışlar kör sokaklarda
Yankısı kime kaldı
Deniz koydum adını
Kederi bende kaldı
Uzak köyler kurdum birbirine
Kederi bende kaldı
Acının surlarında ateşler yaktık
Vuruldu şehirler soluksuz kaldık
Kendine çekildi bütün zamanlar
Gölgeler orda kaldı
Çılgın zamanlarda yaşamak bize düştü
Ölümün acımasızlığı her zamankinden beter
Gidenler
Gelenler
Düşenler
Ah zamanın sonsuzluğunu anlamayanlar.
Düştük yola
Güzel şeyler bulmak umuduyla
Işıklarıyla büyük şehirler, yol oldu bize
İz sürdük yalnızlığa

Söz: Kemal Kahraman/ Gürkan Sarıgül
Müzik: Metin Kahraman

rap müzik vs türk sanat müziği  

Posted by Genç in

Başlığı görünce bu nasıl kıyastır, ne alakası vardır diye tepkiler veren ey dostlar! Bu iki müzik birbirinin zıttıdır, panzehiridir ve ben size neden böyle düşündüğümü çeşitli savlarla ispatlamaya çalışacağım. (Evet, münazara girişi gibi oldu.)

Şimdi beşer dakikalık iki şarkı düşünelim. Birisi Türk Sanat Müziği, diğeri de Ritmik Amerikan Poeması’ndan olsun. Bu şarkıların sözlerini kıyaslamaya kalktığınızda arasındaki uçurumu görebilirsiniz. Mesela şu sözleri ele alalım:

Şarkılar seni söyler

Dillerde name adın

Aşk gibi sevda gibi

Huysuz ve tatlı kadın

Sırf bu sözlerle üç buçuk dakikadan fazla bir şarkı çıkartabiliyor TSM, ağırlığı ve müziğinin muhteşemliği sayesinde de bu kadar az sözle o kadar çok şey anlatıyor ki RAP müziğin ne işe yaradığını sorgular hale geliyor insan. RAP müzik ise müzikten çok söz üzerine ve bu yüzden bence anlaşılması zor ama anlamı TSM’den daha dar. Arka arkaya kafiyeli sözler bazen dayanılmaz olabilirken TSM her daim dinlenebilen ve rahatlatıcı olma özelliğiyle kesinlikle ön planda.

Siz en iyisi arka arkaya bir liste hazırlayın, bir şarkı TSM diğer şarkı RAP olsun ve nasıl birbirlerini nötrlediğini kendi kulaklarınızla duyun.

Sağlıcakla..

"fena değil" lafındaki samimiyetsizlik  

Posted by Genç in

Oldum olası hep kıl olmuşumdur bu lafa. Cidden ne anlama gelir "fena değil"? En basit haliyle söylemek gerekirse tamamen geçiştirme cümlesidir. Muhtemelen uğraşılan bir işin sonunda o işi değerlendirmesi gereken veya değerlendirmesini istediğiniz insana gösterdikten sonra bu cevabı alıyorsanız eğer mutlu olmanız imkansızdır. O kadar samimiyetsiz bir ifadedir ki, insanı hayattan soğutmak için üretilmiştir adeta. Şimdi gelin canlar bu ifadeyi ameliyat masasına yatıralım.

Öncelikle kelimemizi ele alalım ; fena. Hemen Türk Dil Kurumu'na soruyoruz üşenmeden.

(I) sf. (fena:) 1. İyi nitelikte olmayan, kötü: “Rüşvet aslında fena şeydir
fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir.” -B. Felek. 2. Üzücü: “Bu
savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki...” -H. E. Adıvar.
3. İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kimse): Fena bir öğrenci. 4. Hoşa
gitmeyen, rahatsız edici:
“Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım.”
-R. H. Karay. 5. Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan: “Siz fena
adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum.” -P. Safa. 6. zf. Çok:
“Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor.” -P. Safa.


Kelimenin anlamlarını okuduktan sonra aklıma gelen şu oluyor: Madem bir işi veya kimseyi değerlendiriyoruz, neden öncelikle böyle kötü anlamlı bir kelimeyi zikrediyoruz kardeşim? Nedeni basit, çünkü samimiyetsiziz. Örnekle açıklarsak, birine "aa ne kadar kötü değilsiniz siz, hiç yavşak da değilsiniz, ibne de değilsiniz, hayvan değilsiniz" dersek hoş olur mu? Karşımızdaki adam bizi ciddiye alır mı? Onun yerine, " ne kadar iyisiniz, hoşsunuz, insansınız" filan desek daha iyi değil mi?

Kıssadan hisse şudur ki, bir işe veya olaya "fena değil" dendiyse, bilin ki o iş fenadır ve olmamıştır. Zaten "fena değil" lafından sonra mutlaka bir "ama" lafı gelir -o da başka bir yazı konusudur - ki bu lafın öncesinde söylenen hiçbir şey önemli değildir. Yine bir örnek sunarsak "abicim bu logo fena değil ama sanki ü harfi başka bir renk olsun" diyen biri o işi beğenmemiştir, başka türlüsünü istemiştir. O yüzden bu lafı samimiyetle kullanmak mümkün değildir, karşıdakini kırmamak için "kötü lan bu" demek yerine "fena değil" denmiştir vakti zamanında.

Samimiyetsizliğin her türlüsüne karşı olan bu bünye, bu lafa da karşıdır bundan sonra. İlla ki "fena değil" diyecekseniz "eh" diyiverin onun yerine. En azından suratınız olmamışlığın şeklini alır.

Vay be, tespit de fena değil ha...

Ahmet Kaya  

Posted by Genç in


Bu ülkede isyan marşlarını söyleyen, öncü olabilen, milyonlarca insana rağmen diğer milyonlarca insanın dinleyebilidiği bir insan var. Çocukluğunu habersiz çalanlara rağmen, penceresiz kalmasına rağmen, hani benim gençliğim diye haykırmasına rağmen bu ülkeye yegane bir şeyler katmaya çalışmış bir Ahmet var.

Nedir bu başımdaki felaket?
Kırk yıldır sefalette bu Ahmet.
Kefenimi alın dikin bir zahmet,
Gömün beni gömün beni bir başıma..

Ne varsa güzellikten yana, bölüşmüş ve büyümüştün oysa... Bu ne yaman çelişkiydi, bu nasıl bir düzendi? Kurtlar sofrasına düşmüştün ve kalkamadın.

Ben burada yağmurları biriktiriyorum. Çağ yangınında tutuştun sen, bense tutuşmamak için seni dinliyorum şu anda. Veda ederken dedin ya "Hoşçakalın Gözüm" diye, artık seni nerede arayacağımızı biliyoruz. Sen, anlaşılamamanın sembolüsün.. Başıma her türlü olay geçtiğinde senin bir şarkın çıkar karşıma... Acılara tutunmayı, kısa çöpün uzun çöpten hakkını alacağını, sevgi duvarları kurmayı ve yeri geldiğinde de beddua etmeden sessizce gidebilmeyi senden öğrendim ben.

Yani sen yok musun şimdi, birazdan uyanıp ateşi karıştırıp bir cıgara sarmayacak mısın? Oy Ahmet oy.. Sanki şakaydı bu..
Sanat güneşimiz serdar var ne de olsa değil mi şimdi... Onuncu yıl marşları daha bir anlamlı artık. Çünkü seni kendi öz yurdundan kovdular, daha güvenli her şey. Barış içindeyiz, seni yok ettik çünkü. Barışı biz sağladık, kardeşliği biz sağladık, sen yoksun ya her şey daha kolay şimdi.

Dövülmüşüm, sövülmüşüm, kovulmuşum ben.. Siktir çekilmişim yani...

iki bin dokuz  

Posted by Genç in

Bir yazı neden okunur? Okuyana bir şey katmayacaksa neden yazılır? Bu yazı son derece gereksizdir, o yüzden bu notu sondan başa çıkartıyorum. Bu yazı ne bir okuyucu olarak size, ne de yazının yazanı olan bana hiçbir şey katmadı, katamaz. O yüzden şimdi sessizce dağılalım.

---
İşte tam burada başlıkla alakalı bir yazımsı vardı, üstteki notu yazmamın sebebini oluşturan yazı. Ama bu yıl için yazmaya çalıştığım yazı gerçekten son derece boştu ve anlamsızdı. Yeni yıl için zaten yazılabilecek ne vardır ki? Yeni bir sayfa, yeni planlar, yeni düşünceler.. Oysa değişen sadece takvimdir. ( Burada klişelerden bahsederken klişe kullanmam ne kadar acı. Değişen sadece takvim Marienne, yüreğindeki sevgi hala seninle..) Neticede insan yedisinde ne ise yetmişinde de o değil mi, aynı tas aynı hamam yani.

Sözün özü, bu kalıplaşmış cümleleri bir yana bırakıp, yeni yılı kalıplaşmış bir istekler ve düşünceler silsilesine dönüştürmeyiniz efenim. Bir yeni yıla da "ulan geçen hafta ne yaptıysam yine böyle yapayım, ona git dediysem yeni yılda da gitsin" felsefesini benimseyin. Değişmesin bir şey, zaten değişmeyecek de , değişmemesini isteyin siz yine de.

Alın size alternatif yılbaşı yazısı, yeni yıl hakkında yazamadığım yazı hakkında yeni yıl yazısı... Keşke böyle olmasaydı ama oldu bir kere.

Her türlü beddua ve küfür için aşağıdaki yorum kısmını kullanın.